Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), insanların obsesyon adı verilen sürekli tekrar eden
düşüncelere sahip olması ve bu düşüncenin kendisini rahatsız etmesinden ötürü,
genellikle rahatlamak amacıyla ritüel veya kompulsiyon adı verilen sürekli
tekrar eden davranışlarda bulunmasıyla karakterize bir durumdur.
Obsesyonlar
istenmeden akla gelen, kişiyi rahatsız eden, bireyin iradesi ile uzaklaştıramadığı,
inatçı bicimde tekrarlayan, benliğe yabancı düşünceler, dürtüler ya da
hayallerdir. Kompulasyonlar ise haz amacı olmayan, çoğu zaman obsesyonların yarattığı
kaygıyı azaltmayı amaçlayan ya da korkulan sonuçları engellemek için yapılan davranışlar
ya da zihinsel eylemlerdir.
Tipik
obsesyonlar arasında bulaşma, kendine ya da başkasına zarar verme
düşünceleri, cinsel-dini içerikli obsesyonlar, simetri-sayma-sıralama
obsesyonları, biriktirme-istifleme obsesyonları sayılabilir. Obsesyonlar çoğu
zaman hastanın düşünce/değer sistemi ile çelişen özellikler taşır. Örneğin çocuğunu
seven birinin ona zarar vereceğinden korkması ya da dindar birinin aklına
tanrıya küfretme isteğinin gelmesi gibi. Kompulsiyonlar, ritüeller olarak
bilinir ve tekrar tekrar yapılan görünür davranışları ya da dışarıdan fark
edilmeyen zihinsel eylemleri kapsar.
Hastaların çoğunda
hem obsesyon hem de kompulsiyon bir arada bulunur. Yalnızca obsesyonlarla gittiği
düşünülen hastalar incelendiğinde, çoğunda obsesyonlarının yarattığı
anksiyeteden kurtulmak için yaptıkları zihinsel eylemlerin bulunduğu
görülmüştür.
Pek çok çalışmada
kirlenme-bulaşma içerikli obsesyonlar %45-55 sıklık oranı ile en sık görülen
obsesyonlardır. Hasta sürekli kirlendiği düşüncesi ile anksiyete düzeyini yükseltmekte
ve bir şeyleri temizleme ihtiyacı duymaktadır. Bulaşma obsesyonunu ikinci
sıklıkta %34-42’lik oranı ile kuşku, daha sonra sıklık sırasına göre simetri,
bedensel, saldırganlık, cinsel, dinsel obsesyonlar izlemektedir. En sık görülen
kompulsiyonlar ise yine sıklık sırasına göre kontrol etme, yıkama-temizleme,
sorma-anlatma ya da dua etme, simetri- düzen, sayma, biriktirme
kompulsiyonlarıdır. Kuşku obsesyonları genelde emin olamama seklinde kendisini gösterir
ve kontrol kompulsiyonu ile sonuçlanır.
Daha önceleri
nadir görülen bir hastalık olduğu düşünülen OKB’nin psikiyatri
kliniklerindeki kayıtları gerçek oranları yansıtmamaktadır. Araştırmacılar bozukluğun
genel nüfusta zannedilenden daha sık olduğu kanaatini taşımaktadır. OKB
genellikle genç̧ yaşlarda başlar. Çoğu çalışmada ortalama başlangıç̧ yaşı 18-25
arası saptanmıştır. Çocukluk yaşlarında başlayan OKB vakaları da bildirilmiştir.
Bazı yazarlar hastalığın %80 oranında çocukluk çağında başladığını öne sürmektedir.
Çocukluk çağı OKB vakaları erkeklerde 3-4 kat daha fazladır. Erişkinlerde de hastalığın
erkeklerde kadınlara göre daha erken yaşlarda başladığı görülür
OKB
genellikle sinsi başlangıç̧ gösterir. Tetikleyici olaylara sık rastlanmaz.
Genellikle kronik ve inatçı bir hastalıktır. Hastalar kendini saklama eğiliminde
olduklarından belirtilerin başlaması ile doktora başvuru arasındaki süre uzar.
Bozukluk bazen dalgalanmalar, bazen de süreğen bir gidiş̧ izler.
Obsesif kompulsif bozukluğun (OKB) nedeni tam olarak anlaşılmamasına rağmen, biyolojik ve
çevresel faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
Teşhis, uzman bir psikiyatrist tarafından konulabilir. Birçok insan zaman
zaman çeşitli konularda evham, endişe ve takıntılara kapılabilir. Ancak çoğu
kez günlük yaşam içinde ortaya çıkan bu duygular ile baş edebilir ve
sorunlarımızı yaşamımızı etkileme noktasına varmadan çözüme ulaştırabiliriz. Takıntılı
düşüncelerin günlük yaşamımızı etkileyecek, günlük aktivitelerimizi
kısıtlayacak düzeye gelmesi durumunda OKB akla gelmelidir.
OKB günlük yaşam etkinliklerini ciddi olarak kısıtlayabilen, aile,
meslek ve sosyal yaşamda önemli işlev kayıplarına yol açan, yaşam kalitesini
düşüren bir hastalıktır. Kronikleşme yani müzmin hale gelme olasılığının yüksek
olması tedavinin önemini arttırmaktadır. Tedavide kullanılan birkaç yöntem
bulunmaktadır.
İlaç
tedavisi
İlaçlar OKB tedavisinde oldukça yaralı olmaktadır. Etkilerinin görülmesi için iki hafta
kadar beklemek gerekir. İlacın etkili olup olmadığına karar vermek için en az
10 hafta süre geçmesi beklenmelidir. Etkili olduğuna karar verilirse tedavinin
gerekirse günlük doz arttırılarak en az iki
yıl sürdürülmesi gerekir
Bilişsel-davranışçı
tedavi
Bilişsel ve davranışçı terapiler hem hastalığın
tedavisinde hem de özelikle nükslerin önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta,
tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile
kullanılabilmektedirler. Bilişsel davranışçı tedaviler tedavi seçenekleri
arasında en önemli yeri tutmaktadır.
KENDİNİZDE
OKB OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSANIZ NE YAPMALISINIZ?
Kişinin kendindeki bazı belirtilerin hastalık olabileceğine karar
vermesi çoğu kez güçtür. OKB’nin sizde olabileceğinden kuşku duyuyorsanız bir
psikiyatri uzmanına başvurarak profesyonel yardım talep edebilirsiniz.
Yorumlar (0)
Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.